İş Hayatında Kimseye Güvenerek İşe Başlanmaz
- Ayşe Kızılay
- 6 gün önce
- 1 dakikada okunur

— Güven güzeldir ama sözleşme daha güzeldir.
İş hayatında herkesin bir “ders niteliğinde hikâyesi” vardır. Kimi çok konuşana güvenmiştir, kimi çok isteyene…Kimi “sen merak etme biz hallederiz” diyen ekibe, kimi de “biz zaten aile gibiyiz” diyen yöneticisine.
Sonuç? Güveniniz gider, tecrübeniz kalır.
Çünkü kurumsal evrende altın bir kural vardır:
**Ne kadar istekli görünürlerse görünsünler, niyet sözde değil, sözleşmededir.**
'Biz zaten birbirimize güveniyoruz' cümlesi başlı başına tehlike işareti.
İş hayatında “güven” kelimesi genelde şunun çevirisidir:
“Senden faydalanacağım ama yazıya dökmeyelim.”
“Ben söz uçar, senin emeğin de beraber uçsun istiyorum.”
“Sözleşme yaparsak sorumluluk çıkar, gerek yok.”
O yüzden tecrübeli insanlar bunu duyunca refleks olarak şunu yapar:
CTRL + S (Her şeyi kaydet, yazılı hale getir, kanıt bırak.)
Gerçek şu: Güven, sözleşmenin süsüdür; yerine geçmez.
Bir projeye başlarken herkes heveslidir. Herkes vizyoner. Herkes motivasyon konuşması yapar. Herkes “Seninle çalışmak istiyoruz” der.
Ama iş paraya, sorumluluğa, teslimata gelince… Bir bakmışsın o vizyon “daha sonra konuşalım”a dönüşmüş.
Güvenin sınavı işte burada başlar.
O yüzden tecrübe der ki:
Gülümsemeye güvenme, imzaya güven.
Niyet beyanına değil, maddeye bak.
“Hallederiz” değil, “hangi tarihte?” diye sor.
Sözlere değil, sözleşmeye tutun.
Peki neden bu kadar önemli?
Çünkü yazılı olmayan her iş anlaşması üç ihtimal doğurur:
Sen yaparsın, o ödemeyi unutur.
O sorumluluğu unutur, sen suçlu olursun.
Birbirinizden soğursunuz, iş de bozulur, ilişki de.
Sözleşme ise ilişkiyi korur.Hem seni hem karşı tarafı güvenli hale getirir.
Final: Güven güzeldir ama sözleşme daha güzeldir.
İş hayatında kimse kötü olmak zorunda değil.Ama iyi niyet bile, yazıya dökülmediğinde yanlış anlaşılmaya gebedir.
Güven yeterli değildir; yazılı sözleşme güvenin sigortasıdır.




Yorumlar